Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sınav Döneminin Başlangıcında Bir Haftalık Rapor

Merhaba. Siz bu satırları okurken ben -muhtemelen- bir amfide sınav nöbetinde olacağım (klişe açılışlara bayılıyorum). Üç hafta sürecek maraton, öğrencilerin bir kısmı için tatille müjdelenmişken bütünlemeye kalan diğerleriyle birlikte biz, temmuzun sonuna kadar koşturacağız. Okulun en karışık, en yorucu, en yoğun ve kimilerine göre en eğlenceli zamanları.  Bu yüzden sınav dönemi boyunca yeni bir rapor gelmeyecek. Belki yeni yazı gelebilir. Sınav nöbetleri esnasında insanın düşünmeye bol bol vakti oluyor. Rapor ise temelde o hafta izlediğim, okuduğum, dinlediğim şeylere dayandığından ve sınav haftasında -ne yazık ki- bütün bu eylemler çok azaldığından tekrara düşme tehlikesi içeriyor. Ben de tekrara düşmeyi hiç istemiyorum. Bir süre nefes alayım. Döndüğümde Gibi bitmiş olacak, konuşuruz. Ben nihayet Terra Nostra'yı bitirmiş olacağım, konuşuruz. Yeni kitaplar ve müzikler keşfedeceğiz, konuşuruz. O zamana kadar kendinize iyi bakın.

Kafası Karışık Bir Haftalık Rapor

 Merhaba. Dün akşam bir süredir izlemeyi planladığım " American Fiction 'ı nihayet izleyebildim. Biraz dağınık bir film, ancak çıkış noktası ve oyunculuklarıyla seyirciyi içine alıyor. Ayrıca -belki bir kısmınız katılmayacak ama- çok hoş bir finali var. Müthiş karizmatik bir isme sahip olan Thelonius "Monk" Ellison'ın edebiyat dünyasına bıraktığı "çılgınlığın" beklemediği sonuçlarıyla mücadele ettiği filme şans verirseniz, pişman olmayacaksınız. Üstelik Jeffrey Wright bütün karizmasıyla ekranı dolduruyor. Filmin beni düşündürdüğü nokta, seçme ya da seçememe ikilemi. Filmde bir yerde, üç yüz bin (300.000) adet basılan kitabın, peynir ekmek gibi satıldığını ve bir o kadar daha basılacağını duyuyoruz. Yayınevlerinin reklam politikalarının etkisi elbette çok büyük. Kitabın tam olarak piyasaya hitap etmesi ve okura istediğini vermesi de onu, satış konusunda peynir ekmekle yarışır konuma getiriyor. Elbette coğrafya yine durumları etkiliyor. Bizde işler pek bö...

Yeni Bir Haftalık Rapor, Son Kez Terra Nostra (Liste İlavesiyle)

Yeni bir haftadan selamlar. Bu aralar bildirileri yetiştirmeye çalıştığım için haftamın ve enerjimin çok büyük bir kısmını yazmaya ayırıyorum. Bu nedenle okuma, izleme, dinleme işleri geri planda kalıyor. Bildiğiniz üzere birkaç haftadır " Terra Nostra  " okuyorum, hem de büyük bir keyifle (Korkmayın, bu sefer kitabı çok az öveceğim). Geçen hafta kitabın ilk bölümünü bitirirken " İkinci Ahit " isimli müthiş bölümünü okudum. Feodalizmin çöküş zamanlarında bir senyör, bir saray çalışanı, bir de tüccar arasındaki tartışmayı işleyen bölüm beni net bir şekilde ikna etti. Kitabı, bir zamanlar adı "Genel Kamu Hukuku Dersinde Önerilebilecek Kitaplar" olan, ancak sonradan adını kaybeden listeme eklemeye karar verdim. Hem bu vesileyle, bir süredir yapmak istediğim, listeyi güncelleme işini de halledebilirim. Listenin ilk hali şu şekildeydi: Listenin tamamlandığı gafletine düştükten sonra zamanla birkaç eser daha burada yer alma konusunda beni ikna etti. Robert Grave...

Terra Nostra'yla Devam Eden Bir Haftalık Rapor

Biliyorsunuz, bu aralar Terra Nostra 'yı büyük bir keyifle okuyorum. Bu satırları yazmaya başlamadan önce de " Vakanüvis " isimli bölümünü okudum. Yazarların farklı eserleri satır aralarına yerleştirmelerini, özellikle de ufak bir sürprizle bunu yapmalarını seviyorum. Bu bölüm de belki kitabın en iyi bölümü değil, ancak okuru iz peşinde koşturan iyi bir bölüm. Vakanüvisin kimliği konusunda takip etmenizi istediği ipuçlarını bırakıp bir yandan hikayesini anlatıp, bölüm sonunda artık bir kimliğe sahip olduğunu düşündüğünüz vakanüvisin kim olduğuyla (ya da olmadığıyla) sizi uğurluyor. Kitabın alametifarikalarından biri olan şaşırtıcılık, bu bölümde zirve noktalarından birini görüyor. Bu epik anlatı, okurdan bütün dikkatini yalnızca ona ayırmasını istiyor. Yorgunluk, dikkat dağınıklığı, kafa sesleri vs. dinlemiyor. Okur, bir anlığına dalıp zihnindeki o kısa yolculuktan dönünce ne okumakta olduğunu karıştırabiliyor. Kim kimdi, neredeydik, ne oluyordu? Hepsi, bir pamuk ipliğine...

Bitişine Saatler Kala Kitap Fuarı Değerlendirmesi

Kitap fuarına ilk gidişimde üniversite sınavına hazırlanıyordum. İlk ziyaretimdeki amacım da kitap almaktan ziyade Penguen çizer ve yazarlarının imza gününe katılmaktı (O kadar tecrübesizdim ki sıra bana geldiğinde imzalatacak bir şeyim olmadığı için test kitaplarımı imzalatmıştım, ama bu başka bir hikaye). Ardından Ankara'da da birkaç defa, bu sefer kitap almak için gittim. Ancak çok uzun süredir kitap fuarlarına gitmiyordum. Öyle ki Ankara Kitap Fuarı'na en son gidişimde, giriş bileti 5 lira iken İletişim Yayınları'nın standından aynı fiyata (evet, sadece beş liraya) kitap seçmek mümkündü. Yıllar sonraki ilk ziyaretimde dikkatimi ilk çeken, İletişim standının da beş liraya kitap seçme şansının da kalmadığıydı. Bir de uzun süredir gitmemiş olmanın getirdiği, kalabalık karşısında yaşadığım şaşkınlık. Öyle bir şaşkınlık ki her paragrafı "Bu ne kalabalık!" diye bitirmeyi dahi düşündüm. Bu yazıyı okurken aklınızda iş çıkışı bindiğiniz toplu ulaşım araçları olsun, çün...