Kayıtlar

Haftalık Rapor 10

Merhaba. Geçen hafta, iyi eserler sayesinde hayattan kaçmayı başarabildiğimden bahsetmişim. Ne büyük bir yanılgıymış. Hayatın kaçılabilecek bir şey olmadığını bu hafta -bir kez daha- öğrendim. Her günü ayrı bir hafta uzunluğunda geçen bir haftaydı. Sinir, stres, üzüntü, kaygı, öfke, çok az da mutluluk hafta boyunca ziyaret ettiler, sağ olsunlar. Bütün bu duyguları yoğun bir takvimde misafir etmeye çalışmak, günün sessiz saatlerini değerlendirmek için erken uyanmak, bünyemde biraz hasar bıraktı. Bir sis gibi çöken baş ağrısı, bedenimi ele geçirdi; sürekli romantik benzetmeler yapıyor; uzun cümleler kurmaktan kendimi alamıyor; noktalı virgülleri hunharca kullanıyorum. Yardım edin! Hayat devam ediyor, edecek. O yüzden kendimi tekrar etmeme izin verin: Neyse efendim, geçen haftanın raporu için buyrun. Ne Okudun? Tamamlanmamış bir bildiriden daha kötü ne vardır?  Tamamlanmamış iki bildiri. Geçen hafta yazmam gereken bildiriyi tamamlayamadığım gibi haftanın sonuna doğru bir başka özetimin da

Mahir Bir Rehbere Minnetle

Resim
Her kurgu esere, yazarla bir anlaşma yaparak başlarız. Biraz sonra içine gireceğimiz dünya, bir "yalan dünyadır". Yeniden yazılmış, hatta yazıyla oluşturulmuş; kelimelerden, cümlelerden, paragraflardan müteşekkil bir dünya. Yazar, yarattığı bu dünya içinde hikayesini anlatacağı taahhüdünde bulunur, anlatmaya değer bir hikayesi olduğunu söyler. Biz de onun yalanlarına inanmayı kabul ederiz. Fantastik veya bilimkurgu türünde eserler veren yazarlar da okurlarıyla bu anlaşmayı yaparlar elbet. Onların işinin biraz daha zor olduğunu söyleyebiliriz. Evet, hayalgücü geniştir, eşsizdir; daha yazılmamış nice fikirlere gebedir. Ama okuru ikna etmek, o kadar da kolay değildir. İnce bir buzun üzerinde yürür yazar. Bizi inandırıp sayfaları çevirmeye ikna etmek, yazarın elindedir. Zordur, ama yine de eli kuvvetlidir. Farklı şekillerde ikna edebilir bizi. (Bu adaları hiç görmediniz, ama neresi olduğunu çok iyi biliyorsunuz) Kimisi hikayesiyle ikna eder bizi. Arka planı düşünecek vakit bırakm

Haftalık Rapor 9

 Merhaba. İyi eserler sayesinde az hasarla atlattığım bir haftanın son gününden yazıyorum. Kaçış edebiyatı tabirini hiç sevmem; ancak bu hafta, gerçekten iyi eserler sayesinde kaçtığım bir hafta oldu. Can sıkıcılıkla çevrelenmişken dünyaya farklı bir pencereden bakmak, pencereyi açıp taze havayı içinize çekmek, içerideki boğucu karanlıktan kaçmam gerekiyordu. Neyse ki bu hafta, bu kaçışı başarabildim. Kimi haftalar, öylesine dibe batıyor, öylesine boğulabiliyorsunuz ki yüzeye çıkmak birkaç hafta sürebiliyor. Ancak geçen hafta, iyi bir haftaydı. Önümüzdeki haftalar için de umutluyum. Zaten gelip geçen haftalar boyunca bize eşlik eden umudumuz da olmasa yolculuk çok sıkıcı olurdu. Neyse efendim, geçen haftanın raporu için buyrun. Ne Okudun? Bu hafta notları bir araya getirip yazmaya başlama haftasıydı. O yüzden parça parça pek çok akademik metne göz attım. Başına oturup okuyabildiğim yeni bir akademik metin yoktu. Geçen hafta başladığım " Uyandığında " bitti. Zaman bulamadığım

Haftalık Rapor 8

Merhaba. Kaldığımız yerden, birtakım değişikliklerle devam ediyoruz. Pazartesi günü için çok ciddi kararlar aldım. O yüzden bu satırları geçmişten yazıyorum. Normalde hafta boyunca ufak tefek notlar aldım, pazartesi telefondan ekran saatiyle alakalı bildirim gelince oturup yazardım. Ancak artık farklı işlerle uğraşacağım için notlarımı hafta bitmeden temize çekmem gerekiyor. Siz yine, alışkanlığınızdan kopmayın diye, bu metni pazartesi okuyacaksınız.  Geçtiğimiz hafta, yurtdışından dönenlerin tutulduğu "karşılaştırma" illetiyle geçti. Perşembeye kadar yoğun ateş, gece terlemesi, sürekli karşılaştırma ve kuru öksürük devam etti. Neyse ki cuma gününün yoğunluğuyla iyileşip kendime geldim. Raporu, sağlığına kavuşmuş birinin taze mutluluğuyla yazıyorum. Ne Okudun? Haftaya Zeki Hafızoğulları'nın " Hukuk Öğreniminde Test Mümkün Müdür? Ceza Hukukunda Bir Sınav Denemesi " makalesiyle başladım. Hukuk eğitimi, daha özelde Genel Kamu Hukuku eğitimi, hakkında bir süredir dü

Haftalık Rapor Özel Bölüm

Zaman akıp gidiyor. Geçen hafta bu zamanlar Berlin'de geziyorduk. Müzeleri ziyaret edemeyeceğimiz tek günü dışarıda geçirmeye karar vermiştik. Yürüdük, yürüdük. Checkpoint Charlie'yi, Kreuzberg'i, East Side Gallery'i gördük. Normalde bu satırlara birkaç fotoğraf eşlik edecekti. Bilge'nin çektiği, buraya koymak için özenle seçtiğim fotoğrafların olduğu telefonumu cumartesi gecesi kırdığım için -birazdan o kısma da geleceğiz- sizi yalnızca bu satırlarla karşılayabiliyorum. Gerçi zaten bu yazının da bir Berlin rehberi olma ihtimali yok. Ancak normal bir hafta da olmadığı için, biraz rutinden çıkarak bu hafta özel bir haftalık rapor yazmak istedim. Karşınızda geçen haftadan birkaç not. (Bütün rutini terk etmiyoruz tabii. Ekrana bakma sürem muhtemelen uzundu, çünkü Google Maps'te bolca vakit geçirdiğim bir haftaydı.) Ne Yaptın? Gezdim. Berlin'deki sınırlı günlerimizin bir dakikasını bile boşa geçirmeden, görebileceğimiz her yere gitmeye çalıştık. Ne yazık ki her

Kontrol Kalemi: Sezen Ünlüönen - Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi

Resim
  Yayıncı:  İletişim Yayınevi Editör: Duygu Çayırcıoğlu Kapak: Seda Mit Baskı Yeri/Tarihi : İstanbul/2024 Sayfa Sayısı : 88 Okunacak kitap fazla, okumak için gereken zamanımız ise az. Üstelik, zamanımız gittikçe azalırken okunmayı bekleyen kitapların sayısı gün geçtikçe artıyor. Elimizde sihirli bir değnek olmadığı için kalan sınırlı vaktimizi iyi eserlerin peşinden koşarak, kötü eserlerden ise kaçarak geçiriyoruz. Koşunun yorgunluğunu atmak ve kötü eserler karşısında ihtiyacımız olan teselliyi bulabilmek içinse elimden gelen, teselli için önerilebilecek iyi eserlerin peşine düşmek. İşte bu yüzden bugün teselliyi, " Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi " isimli romanda arıyoruz. "En Sevdiğim Kitap İsimleri" listesi yapsam, ilk romanı " Kıymetli Şeylerin Tanzimi " ile bu listede üst sıraları zorlayacak Sezen Ünlüönen'in son romanı, günlük hayatta sıkça duyduğum, zaman zaman kullandığım bir kalıbı taşıdığı kapağıyla bizi karşılıyor. Kitabın a

Haftalık Rapor 7

Merhaba. Ekran verilerine ulaşıp ulaşmamanın iyice bahane olarak kaldığı bir haftayı geride bıraktık. Geçen hafta, yeni eserlerle tanışma açısından güzel, çalışma açısından verimli bir haftaydı. Şikayetçi olabileceğim pek bir şey yok. Elbette, istesem şikayetçi olabileceğim pek çok bulabilirim. Etrafınıza bir bakın, siz de şikayetçi olacağınız şeyler bulmakta zorlanmayacaksın. Zorlanmıyoruz da. Haklı veya haksız -çoğunlukla haklı- olarak şikayet ediyoruz. Bizim için bu milli bir spor gibi. Ancak bugün bir değişiklik yaparak bu haftanın raporunda hiçbir şeyden şikayet etmeyeceğim. Neyse efendim, haftanın raporuna geçeceğiz. Ancak öncesinde gelecek haftanın raporunun gecikebileceğini, belki gelemeyeceğini söylemeliyim. Hafta sonu canım eşimle bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculuğun hazırlıkları ve yolculuğun kendisi oldukça eğlenceli, bir o kadar da yoğun olacak. Bu nedenle gelecek hafta için izin istiyorum. Dönünce bu keyifli yolculuğu da konuşuruz. Neyse efendim, geçen haftanın raporu ş