Terra Nostra'yla Başlayan Bir Haftalık Rapor

Geçtiğimiz hafta bir deli cesaretiyle Carlos Fuentes'in anıtsal eseri "Terra Nostra"sına başladım. Açıkçası uzun bir süredir gözüm kesmiyordu. Ancak yerine başka bir kitap seçmekte zorlanınca "artık zamanı geldi" diyerek başladım. 


Gerçi birkaç sayfa okuduktan sonra kararımın doğru olup olmadığını sorgulamaya başladım. Görece daha kısa kitaplar okuduğum bu dönemde, üstelik kitap fuarı da yaklaşmışken (siz bu yazıyı okurken başlamış olacak) gerçekten bu maceraya girişmek istediğimden emin olamadım. Yine de kitabın lehine yapılmış yorumlar çok büyük bir sevgi selini gösterdiğinden şans vermeye devam ettim. İkinci bölüme geçmem yetti. Bir boşluğum olsun da kitaba döneyim diye bekler hale geldim. 

Kitabın henüz hala çok başındayım. O yüzden karakterlere, olaylara, ileride neler olacağına tahmin yürütmek için çok erken. Yalnızca, müstesna bir eserle karşılaşınca hissettiğiniz o duyguyu yaşıyorum. Bir anda karşınıza çıkan bir cümle, ana hikayenin gerisinde kalan ufak bir hikayecik, karakterin tasvirinde kullanılan bir sıfat... "Ben şu an iyi bir eser okuyorum" dedirtiyor. 

Daha önce uzun romanlar okumak üzerine kısaca yazmıştım (tık tık). Bir yıl önceki o yazıda uzun romanlar okuyamamamın nedenlerinden birinin odaklanamamak olduğunu yazmışım. Geçen hafta da odaklanamamak üzerine yazdım. Bu hafta da bu sorundan bahsediyorum. Gördüğünüz üzere problemlerimi çözme kabiliyetine sahibim. Ama konumuz bu değil. İleride bu sevgim devam eder mi bilinmez, ancak kitabı sonuna kadar okuyacağım. Keyif almaya devam edeceğimi düşünüyorum. 

Bu aralar ağzımda ekşi bir tat bırakan eserlerle pek karşılaşmadım. Çok ufak bir çevrede, az bir zaman aralığında sınırlı sayıda esere vakit ayırabilmem bunun en büyük sebepleri. Rahatsız olduğumu söyleyemeyeceğim, her hafta beklediğim Gibi'nin "Şadan" bölümünden de keyif almaktan memnunum. Shogun'un sessiz sedasız final yapmasından da memnunum. Her ne kadar bıraktığı boşluğu dolduracak bir eser bulmak zor olsa da birkaç aday var. İkinci sezonu gelen ancak henüz başlamadığımız Prens, en büyük aday. 

Bu hafta bir video, bir de kanal tavsiyesiyle geliyorum. Öncelikle videoya şuradan ulaşabilirsiniz. Outdoor Boys kanalının bu çok izlenen videosunda dört saatte bir kar sığınağı yapılıyor. Karda kalmayı sevmem, kışdan da pek haz etmem ancak insan, böyle yetenekli insanları görünce özeniyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, ilham veriyorlar. Yeterli ekipmana sahip olmasam da teoride bir kar sığınağını nasıl yapabileceğimi biliyorum. Pratikte bunun işe yaramayacak olması ve muhtemelen ya sığınağı yapmaya çalışırken yorgunluktan ve soğuktan ya da hasbelkader sığınağı tamamlarsam sığınağım üzerime çökmesi nedeniyle öleceğimi biliyorum. Ama yine de teoride bunu yapabileceğimi düşünmek, çok da sağlıklı olmasa da bir özgüven veriyor. 

Önereceğim kanal ise bir yemek kanalı. Ben kendilerini helva videosuyla tanıdım. Tarihin farklı dönemlerine ait yemek tariflerini denerken bir yandan da o yemeğe ve döneme ilişkin sohbet ediliyor. Mizah da fena değil.

Rapor bu şekildeydi, haftaya görüşürüz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sınavlar İçin Tavsiyeler (Evet, Sınavlardan Sonra)

Haftalık Rapor 6

Haftalık Rapor 5