Haftalık Rapor 9

 Merhaba.

İyi eserler sayesinde az hasarla atlattığım bir haftanın son gününden yazıyorum. Kaçış edebiyatı tabirini hiç sevmem; ancak bu hafta, gerçekten iyi eserler sayesinde kaçtığım bir hafta oldu. Can sıkıcılıkla çevrelenmişken dünyaya farklı bir pencereden bakmak, pencereyi açıp taze havayı içinize çekmek, içerideki boğucu karanlıktan kaçmam gerekiyordu. Neyse ki bu hafta, bu kaçışı başarabildim. Kimi haftalar, öylesine dibe batıyor, öylesine boğulabiliyorsunuz ki yüzeye çıkmak birkaç hafta sürebiliyor.

Ancak geçen hafta, iyi bir haftaydı. Önümüzdeki haftalar için de umutluyum. Zaten gelip geçen haftalar boyunca bize eşlik eden umudumuz da olmasa yolculuk çok sıkıcı olurdu. Neyse efendim, geçen haftanın raporu için buyrun.

Ne Okudun?

Bu hafta notları bir araya getirip yazmaya başlama haftasıydı. O yüzden parça parça pek çok akademik metne göz attım. Başına oturup okuyabildiğim yeni bir akademik metin yoktu.

Geçen hafta başladığım "Uyandığında" bitti. Zaman bulamadığım için geçen hafta gelmesini umduğum Kontrol Kalemi bölümünü bitiremedim. Notlarımı toparlayıp biraz daha kapsamlı bir yazı hazırlamayı istiyorum. Belki "Mavi Bilet", "Damızlık Kızın Öyküsü" ve "Karanlığın Sol Eli"ni de içeren bir yazı olmalı, ancak bunun önünde iki engel var. Öncelikle "Damızlık Kızın Öyküsü"nü okumam gerekiyor. Daha büyük engel ise "Karanlığın Sol Eli"nin etkisinden kurtulmak ki bu engeli aşmak oldukça zor. Birazdan geleceğiz. "Uyandığında" ise ilgi çekici bir distopik dünyada geçen bir "bildungsroman". Oldukça kuvvetli son sayfalarında biraz daha ikna oluyorsunuz ve son cümleleri okurken Hannah'nın yolculuğunun o aşamasının sonuna geldiğini biliyorsunuz. Bambaşka biri olarak onu selamlıyorsunuz.

"Uyandığında" bittikten sonra önümde iki seçenek vardı: Ya "Damızlık Kızın Öyküsü" okuyacaktım ya da "Karanlığın Sol Eli". İlk seçeneğe daha yakındım. Distopyadan devam etmek istiyordum. Ancak öte tarafta Ursula Le Guin vardı. Uzun süredir okumamıştım, ne okursam iyi bir kitap olacağını biliyordum ve belki de kaybolup yolumu Le Guin'le bulmak istiyordum. Bu yüzden ikinci seçeneği tercih ettim. 

MUHTEŞEM. Kitap hakkında söylenmesi gereken ilk şey bu. Harika bir fikir, müthiş bir anlatım. Bazı alıntılara, kitap bitmeden tekrar tekrar döndüm. Anlatılan katmanlı hikaye, bu hikayenin satır aralarında ve anlatılmayan taraflarında yatan diğer hikayeler, ustanın her zamanki duru anlatımı. Büyük olmaya çalışmadan büyük olmayı başarabilen bir kitap. Bitirmemek içn uğraşıyorum, çünkü bitirdiğimde bittiği için üzüleceğim. Bitirmek istiyorum, çünkü okurken mest oluyorum.

Ne İzledin?

Israrlara daha fazla dayanamayıp Shogun'a başladım. Hatta bu satırları yazmaya başlamadan üç saat önce ikinci bölümünü de izledik. Dizilerin sezon sezon önümüze sunulmasına hala alışamadım. Bu nedenle haftada bir bölüm izlemek, bölüm üzerine düşünmek ve bölümü sindirmek açısından iyi oluyor. Tabii benim gibi hafızası oldukça kötü kişiler için bir hafta bile uzun bir süre; ancak iyi işlerin hafızaya tutunma yeteneği yüksek oluyor. Shogun da iyi bir iş. 

Diğer iyi bir iş ise beşinci sezonuyla dönen Gibi. Sezonun ikinci bölümü "Kahır"ı cumartesi sabah izledim. İnternette gördüğüm ilk yorumlar, bölümün harikalığı üzerineydi. Gerçekten iyi bir bölüm olduğuna ilk birkaç dakikasında, harika bir bölüm olduğuna ise bölümün sonlarına doğru hak veriyorsunuz. Bölümdeki esprileri günlük hayatta kullanmak için sabırsızlanıyorum -buraya yazmamak için kendimi zor tutuyorum, o yüzden hızlıca devam etmek zorundayım-.

Ne Dinledin?

Haftayı yeni bir keşif yapamadan tamamlıyorum. Franz Ferdinand hafta boyunca döndü. Özellikle "Do You Want To", grubun eski ancak eskimeyen o bu güzel parçası, güne iyi bir başlangıç yapmanızı sağlayacak.

Rapor bu şekildeydi, haftaya görüşürüz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Haftalık Rapor 6

Haftalık Rapor 5

Sınavlar İçin Tavsiyeler (Evet, Sınavlardan Sonra)