Merhaba.
Ekran saatime ilişkin net bir veri alamadığım bir hafta başlangıcı ancak hislerim, geçen haftanın ekran süresinde kayda değer bir iyileşme olmadığını söylüyor. Yine de çok üzgün değilim. Verimli bir hafta geçirdiğimi düşünüyorum. En azından zihin açan eserler tükettikten sonra gelen o hazla doluyum. Kongrenin ölü zamanını değerlendirebilmeyi başardım. Bu yüzden bu hafta daha az şikayet edip rapor kısmına hızlıca geçmeyi planlıyorum.
Geçen haftaya kötü başlayıp haftayı son derece iyimser, mutlu bitirmiştim. Ülke bir hız treni gibi sürekli farklı duyguların zirveleri ve dipleri arasında dolaştırdığından bu haftaya dair bir öngörüde bulunamıyorum. Üstelik o hız trenlerindeki güvenlik önlemleri gibi, iyice kuşatılıyoruz ki gündeme maruz kalmamayı başaramayalım.
Neyse efendim, rapor şu şekilde.
Ne Okudun?
Bu hafta, Birgün Ayman Güler'in "Devlet Bilimi" kitabına nihayet başlayabildim. Devleti konu alan disiplinlerdeki ortak paradigmayı eleştiren, göçebe devletler üzerine düşünen ve farklı bir konumdan bakan bir kitap. Yavaş yavaş, bol bol notlar ve ek notlar alarak, kaynakçasındaki eserleri ileride okumak üzere kaydederek okuyorum. Yeni hafta da beraber olacağız. Ancak izleri kalacak.
Kurgu alanında ise iki kitap vardı. Haftaya Kjersti Skomsvold'un "Hızlandıkça Azalıyorum" romanıyla başladım. Eşi Epsilon'un ardından tek kalan yaşlı Mathea'yı okuyoruz. Tuhaf baş karakterimiz Mathea yer yer komik, eğlenceli, haşarı ancak kimi zaman da oldukça kasvetli. Özellikle sonlara yaklaştıkça satır aralarında, o hoş mizahı biraz kazıdığınızda karşılaştıklarınız canınızı sıkabilir. Son derece başarılı bir roman.
Haftanın devamı, belki de ilk romandan daha da hoşuma giden bir kitapla devam etti: Viktor Pelevin'in "Omon Ra" isimli kitabıyla. Üzerinde düşündükçe daha da hoşuma giden kitap hakkında iki gün önceki düşüncelerim için tık tık.
Pazartesiyi yarılamışken henüz elimde bir kitap yok. Ne okumak istediğime dair birkaç düşüncem var ancak kitapçıya gitmeden, evdekileri tekrar karıştırmak istiyorum.
Ne İzledin?
Bu kısım boş kalabilir, hatta birkaç hafta önceki rapor gibi "Ne Dinledin?" kısmı ile birleştirilebilirdi. Ancak pazar günü "Scavengers Reign" izlemeye başladım. 8. bölümden sonra kendimi zorla durdurabildim. Müthiş bir iş. Bir yandan gerim gerim geriyor, bir yandan merak uyandırıyor ve yetmezmiş gibi insana, insanın doğayla olan ilişkisini düşündürecek şeyler söylüyor. "Body-horror" daha önce izlemediğim bir türdü, bu dizinin de bu türün en başat örneklerinden biri arasına gireceğini sanmıyorum. Ancak beni şaşırtan bu kadar tedirgin olmayı beklememem oldu. Artık bir yerim kaşındığında dahi rahatsız hissediyorum.
Ne Dinledin?
Haftaya harika bir aşk şarkısıyla başladım: Oasis'ten "Songbird". Gözümden kaçtığına şaşırdığım bu kısacık şarkı, iki günümü doldurdu. Haftanın devamında ise tuhaf bir yolculuk gerçekleştirdim, Fikret Kızılok'tan Morrissey'e vardığım bir yolculuk. Arada Selda Bağcan'a da uğradım. İyiydi.
Bu hafta da böyleydi, haftaya görüşürüz.
Yorumlar
Yorum Gönder