Arada Sırada Aklıma Geliyor: Bir Oyun, İki Seçim

(bu ekran görüntüsünü ben çekmedim, internetten buldum)

Lord of the Rings Online isimli bir oyun var. Bir seneden uzunca bir süre bu oyunu, yanlışlıkla girdiğim Amerika sunucusunda oynadım. Telaffuzu hoşuma gittiği için seçtiğim bu sunucuda çoğunluğu 50 yaş üzeri olan bir ekiple inanılmaz maceralara daldım. Ancak bu (belki) başka bir maceranın konusu. Bugün anlatmak istediğim, bu oldukça eski görünen oyundan arada sırada aklıma gelen iki sahne, iki seçim. Bu sahnelere geleceğiz ancak öncesinde sizi biraz bilgilendirmem gerekiyor.

Lord of the Rings Online, adından da anlayacağınız üzere çok oyunculu bir oyun. Devasa haritasında (gerçekten devasa, internet üzerinden haritasının büyüklüğünü araştırabilirsiniz) sizi Orta Dünya atmosferine sokan özel müzikleriyle isterseniz hikayenin, Yüzük Kardeşliği'nin ayak izlerini izleyebilir; isterseniz tütün tüttürüp enstrüman çalabilir, isterseniz Sıçrayan Midilli'de takılabilir veya birkaç zanaat seçeneğinden birini seçip üretim işlerine girişebilirsiniz. Sadece Orta Dünya'da dolaşıp manzaranın keyfini çıkarmak da seçeneklerden bir tanesi.
(Axloin isimli cücenin Bree diyarlarına gelişi)

Macera seçeneğini düşünenler için oyun çok hoş bir sistem kurmuş. Siz, doğal olarak kardeşliğin bir parçası değilsiniz. Onların geçtiği yerlerden geçiyor, onların hikayelerini duyuyorsunuz, hatta yeri geliyor onlara yardım ediyor veya onlardan görev de alıyorsunuz. Ancak siz, Orta Dünya'nın farklı bölgesinden gelen, farklı geçmişi olan bir karaktersiniz ve gittiğiniz her yerde o bölgenin yabancısısınız. O yüzden başta size yabancı davranıyorlar, "bir tehlike yaklaşıyor" dediğinizde size inanmıyorlar, yardımcı olmak istemiyorlar. Benim başlangıçta bahsettiğim iki hikaye de aslında bununla ilgili.

Orta Dünya'nın iyiliğini düşünen cüce karakterimle yoldaşlığın peşinden giderken geniş çayırlarıyla Rohan diyarına geliyorum. Rohan beyinin yanına girmeme müsaade edilmiyor, beyin karanlık bir güçten etkilendiği dedikoduları şehirde dolaşıyor. Birtakım olaylardan sonra ben de sürgüne gönderiliyorum, Eomer'le beraber. Eomer, kralın yardıma ihtiyacı olacağını, bu yüzden Rohan'ın diğer beylerini yardıma ikna etmemiz gerektiğini söylüyor. Ayrılıyoruz.
Beyler beni iyi karşılamıyor. Ork, Uruk-Hai ve diğer tehlikelerin gezdiği topraklarına gelmiş bir başka tehlikeli yabancı olarak görüyorlar beni. Hepsinin güvenini kazanmam gerekiyor. Yavaş yavaş, her türlü işlerine koşarak onları Theoden'in yardımına gelmeye ikna ediyorum.
Yolculuklarımın bir tanesinde, yine bir beyin müstahkeminde sağa sola koştururken yaşlıca bir köylü bana sesleniyor. Kızının kaybolduğunu, muhtemelen şu kötü Uruklar tarafından kaçırıldığını söylüyor. Bakıp bakamayacağımı soruyor. Civardaki birkaç dedektiflik faaliyetinin ardından izler beni, çayırların orada bir kulübeye götürüyor. Kulübenin etrafında Uruklarla mücadele ettikten sonra içeriden bir genç bir adam çıkıyor. Kızın ismini söyleyerek onu alamayacağımı, buna izin vermeyeceğimi ilan ediyor. Ancak silahşörlük yeteneği kısıtlı, baltam (bir cüce asla kılıç kullanmaz!) karşısında pek şansı olmuyor. Tam onu yenmişken kulübenin içinden genç kız çıkıyor. İki genç, birbirlerini sevdiklerini, ancak ailelerinin bu evliliğe karşı olduğunu söylüyor. Bana kanlı bir gömlek vererek bu gömleği babasına vermemi istiyor. Aracı olma taleplerimi kabul etmiyor, ailelerin çok inatçı olduğunu söylüyor. Sadece birbirlerini sevdiklerini, yeni bir hayata başlamak istediklerini söyleyen bu iki genci kulübede bırakıp büyüklerin yanına dönüyorum.
Köyde yaşlı adam, kızını bulup bulamadığımı soruyor. Normalde görevin burada bitmesi lazım, ancak bir diyalog seçeneği var. İlk seçenekte doğruyu söylüyorum; kulübenin yerini söyleyerek kızını, genç adamla beraber orada bulabileceğini, onlara haksızlık etmemesi gerektiğini söylüyorum. Diğer seçenekte ise yalan söylüyorum, kanlı gömleği vererek kızın babasından özür diliyorum. 
(Bu karanlık ekran görüntüsü, elimdeki son görüntülerden. Oyunun son seviyesine ulaşmışım.)

Güzel Rohan çayırlıklarında bir tepeyi kontrol eden başka bir beyi ziyaret etmeye gidiyorum. Tehditkar bakışlarla kötü karşılanmaya, sorgulanmaya, aşağılanmaya hazırlıklıyım. Kasabaya girip giremeyeceğimden bile emin değilim. Ancak bütün bu düşünceler, çok kısa bir süre sonra yerini konukseverliğe bırakıyor. Tepenin beyi, beni sofrasına buyur ediyor. Önce yemek yememizi, sonra önemli konuyu konuşacağımızı söylüyor. Beyin ailesi de çok cana yakın. Kızları, benimle konuşmak istiyor. Belki ilk defa bir cüce gördüğünden, bilemiyorum. 
Yemekler lezzetli, sohbet keyifliyken beyin kızı bir kez daha benimle konuşmak istiyor. Ona doğru dönüp söylediklerini dinliyorum, babasının gözü üzerimizde. Kral Theoden'in oğlu Theodred ile nişanlı olduklarını, Theodred'in kendisine bağlı süvarilerle Uruk-Haileri gözetlemek için Isengard'a doğru yola çıktığını anlatıyor. Kendisinden haberi olup olmadığımı soruyor. O görevde benim de olduğumu, Uruklar tarafından pusuya düşürüldüğümüzü ve Theodred'in geri dönemediğini bilmiyor. Sadece nişanlısını merak ediyor. Cevap veremeden babası, tepenin beyi, beni yanına çağırıp diğer herkesi çıkarıyor. Önemli bir mesele konuşacağımızı söylüyor. Beyin kızıyla göz göze geliyoruz. Cevabımı sonra duyacağını söylüyor.
Bey, huzursuz bir şekilde Theodred'in başına gelenleri bildiğini söylüyor. Ancak kimsenin haberi yokmuş. Kızının narin yapılı olmasından dolayı bu haberi kaldıramayacağını düşünüyor. Bu yüzden ona gerçeği söylemememi rica ediyor. 
Tepeden ayrılana kadar beyin kızını görmüyorum. Yolculuğuma devam etmeden önce, uğurlanmam esnasında karşılaşıyoruz. Normalde görevin burada bitmesi lazım, ancak bir diyalog seçeneği var. İlk seçenekte doğruyu söylüyorum; Theodred'in başına gelenleri anlatıyorum. İkinci seçenekte ise yalan söylüyorum; Prens hakkında iyi şeyler duyduğumu ve birlikte çok mutlu olacaklarına inandıklarımı söylüyorum.
Binmeye yeni yeni alıştığım atıma atlayıp tepeyi ardımda bırakıyorum.

Oyunlarla çok içli dışlı değilim. Yukarıdaki iki diyalog seçiminin oyun tarihini değiştiren seçenekler olmadığının farkındayım. Oyun içinde bile çok az yeri var, bu görevleri yapmak zorunda değilsiniz. Üstelik görevleri tamamlayınca oyunun hikayesinde bir değişiklik de olmuyor. Ama neden bu iki seçenek arada sırada aklıma geliyor, hoş anıları canlandırıyor? Oyunun geliştiricileri, oyunun ortasına, başlangıcından saatler sonrasına neden böyle iki hikaye yazmak istemişler? 
Belli ki bilinçli bir tercih bu. Çünkü biraz düşününce buna benzer, kimisi dokunaklı kimisi eğlenceli ufak yan hikayeler olduğunu görüyorsunuz. Bir yandan oynanışa katkısı oluyor -oyundaki sürenizi artırıyor neticede-, ama bir yandan da başka bir şeye hizmet ediyor. Evet, ortada bütün dünyanın kaderini belirleyecek bir savaş var. Onun için hazırlık yapıyorsunuz. Zırhlar, kılıçlar dövülüyor; surlar güçlendiriliyor, askerler toplanıyor. Ama bir tarafta da insanlar var. Onların kendi dertleri var. Kaybettikleri pipolarını bulmak istiyorlar, her sene kutladıkları festivali bu senede kutlamak için köydeki hazırlıkların tamamlanmasını istiyorlar, kimisi sadece oyun oynamak istiyor. 
Bu devasa oyun, savaşın yanı sıra gündelik hayatı da anlattığı için arada sırada aklıma geliyor. Belki sadece filmden sahneler oynasam -ki çoğunu oynayabiliyorsunuz- benim için sıradan bir oyun olacaktı. Eski grafikleri, normal oyun mekanikleriyle hoşça vakit geçirip unutacaktım. Ancak bu ufak dokunuşlarla bana kendini hatırlatmayı başardı.

Diyaloglarda hangi seçenekleri tercih ettiğimi sizlere söylemedim. Çok kişisel bir deneyim gibi geldi çünkü. Sadece seçeneklerle karşılaştığım ilk anı, o tedirginliğimi paylaşmak; bir yanda savaş varken hayatın devam ettiğini fark ettiğim o anı anlatmak istedim. Böylesine büyük bir oyunun neden arada sırada, ufacık iki parçasıyla aklıma geldiğinin peşinden gitmeye çalıştım. 
Lord of the Rings Online, şahane bir oyun değil. Ancak kendisini hatırlatan bir oyun. Sadece yukarıda anlattıklarımla değil, başka yönleriyle de kendisini hatırlatıyor. Ancak bu başka bir yazının konusu. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Haftalık Rapor 6

Haftalık Rapor 5

Sınavlar İçin Tavsiyeler (Evet, Sınavlardan Sonra)