Kontrol Kalemi Özel Bölüm: Serbest Kürsü - Alejandro Zambra

serbest kürsü alejandro zambra ile ilgili görsel sonucu

Serbest Kürsü - Alejandro Zambra (Notos Kitap)

Editör: M. Tila Sadık
Kapak Tasarımı: Tane Mavitan
Çeviren: Seda Ersavcı
Baskı Yeri/Tarihi: İstanbul/2019
Sayfa Sayısı: 147

Okunacak kitap fazla, okumak için gereken zamanımız ise az. Üstelik, zamanımız gittikçe azalırken okunmayı bekleyen kitapların sayısı gün geçtikçe artıyor. Elimizde sihirli bir değnek olmadığı için kalan sınırlı vaktimizi iyi eserlerin peşinden koşarak, kötü eserlerden ise kaçarak geçiriyoruz. Koşunun yorgunluğunu atmak ve kötü eserler karşısında ihtiyacımız olan teselliyi bulabilmek içinse elimizden gelen, teselli için önerilebilecek iyi eserlerin peşine düşmek. Bu arayışımızda bugün çok özel bir konuğumuz var. Başlıktan da anladığınız üzere Alejandro Zambra'nın Serbest Kürsü isimli kitabına göz atacağız.

Yazıya başlamadan önce -biraz da bloga tekrar ısınabilmek için- eski yazılara göz attım. 03.02.2020 tarihli ''Yakında I'' başlıklı yazıda gelmeyen kargomdan şikayet edip beklediğim kitaplar hakkında bir ön değerlendirmede (bunu kitaplar hakkındaki temennilerim şeklinde okumak da mümkün) bulunmuşum. Yazıyı, Serbest Kürsü'yü dört gözle beklediğimi ve öncelikle onu okuyacağımı söyleyerek bitirmişim. Yazıda verdiğim kimi sözleri tutmamış olsam da (ö-höm) gerçekten de kargoyu aldığım gibi Serbest Kürsü'ye başladım. O yazıda, bu yazının ana fikrini vermiş olsam da burada bir kere daha yinelemekte fayda görüyorum; çünkü bir kez daha ikna oldum:

Alejandro Zambra tarafından yazılmış her şeyi okurum. (Bu yazıyla birlikte bu cümleye şu cümleyi ekleyebiliriz: ''Alejandro Zambra'yı herkese gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.''

''Serbest Kürsü'' yazarın okuruna yüzünü döndüğü bir kitap. Bu durum, aslında Zambra'nın eserlerinin bir çoğu için söylenebilir. Özellikle ''Eve Dönmenin Yolları'' ve ''Belgelerim''de karşılaştığımız, bizi yazarla baş başa kalmışız ya da yazar, iki dakikalığına bir yere gitmiş de masada bıraktığı günlüğünü okumaktan kendimizi alamamışız gibi bir durumun içine sokan bir durum bu. Bir günlüğün şahsiliğini, anlattığı gündelik olayların sıradanlığını, o doğal akışını ve aslında bir okur için yazılmamış olmasını düşündüğümüzde Zambra'nın eserlerinin de benzer tınıda, samimi bir tınıda olduğunu görürüz. Bu samimiyet, biraz üstü kapalı (belki soğuk demeliyim) olsa da Zambra'yı okuduktan sonra sanki uzun süredir görüşmediğimiz bir arkadaşımızın dertlerini dinlemiş gibi hissetmemizin sebebini açıklayabilir.

''Serbest Kürsü'' ise bu noktada yazarın diğer kitaplarından ayrılıyor. Çünkü burada yazar, kitabın ilk bölümünde doğrudan okuruna seslenirken diğer iki bölümde okurunu önce çalışma odasına, ardından da yaşantısına davet ediyor. İlk bölümde yazarın çeşitli üniversitelerde yaptığı konuşmaları okuyoruz. Zambra, aynı Zambra. Sadece yazmıyor, bu sefer konuşuyor. Bizim bu konuşmayı okuyor olmamız her şeyi başa döndürse de yazılarındaki samimiyetin konuşmalarında da olduğunu fark etmek zor değil. Sıkı bir okur olan yazarı, sevdiği kitaplar hakkında konuşurken dinlemek/okumak, benim için büyük bir keyif olduğundan daha önce isimlerini hiç duymadığım ve belki hiçbir zaman okuyamayacağım kitapların bahsi geçtikçe mutlu oldum.

Daha büyük ölçekte, edebiyat üzerine düşüncelerini paylaştığı satırlar ise okurların da üzerine düşünebileceği soruları ortaya atıyor. Örneğin, ''Romanlar, onları bilgisayarda yazmaya başladığımızda değişti mi?'' Soruyu okurluk kurumu açısından değiştirelim: ''Romanlar, onları elektronik okuyucularda okumaya başladığımızda değişti mi?''

İkinci bölüm, yazarın bitiremediği, beğenmediği ya da bir sebeple yarım bıraktığı öykülerini içeriyor. İlk bölümde ne düşündüğünü söylediği öyküleri yazarın bu eleştirileri ışığında okumak, okur için farklı bir deneyim olacaktır. Özellikle Aşktan Sonraki Aşk öyküsünü, kitabı alır almaz okumanızı, ardından kitabı tekrar okumaya başlamanızı tavsiye ederim. Böylelikle, belki de yazarla hayali bir tartışmanın içerisine girebilirsiniz.

Son bölüm için sadece şunu söyleyeceğim: ''İyi ki Meksika'dayız'' isimli parçayı okuyun ve hissettiğiniz duyguyu bana yazın. Bana kalırsa, Zambra'yı neden bu kadar sevdiğimizin pek de gizemli olmayan sırrı, bu parçada yatıyor. Zambra, anlattıklarıyla bize o kadar tanıdık geliyor ki sokağa çıktığımızda onunla karşılaşma ihtimalimiz olduğunu düşünmeden edemiyoruz.

Serbest Kürsü, tanımadan uzaktan sevdiğimiz Zambra'yla arkadaş olduğumuz kitap.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Haftalık Rapor 6

Haftalık Rapor 5

Sınavlar İçin Tavsiyeler (Evet, Sınavlardan Sonra)