Ana içeriğe atla

Oulipo ve 3 Adet Alıştırma Önerisi

Bir süredir kitap okuma konusunda sıkıntı yaşadığım için bugün daha değişik bir şey yapmak ve farklı bir konudan bahsetmek istiyorum. Elbette yine kurmacadan, edebiyattan uzaklaşmıyoruz. Aksine, kurmacaya biraz daha yakınlaştığımızı söyleyebiliriz. Çünkü konumuz Oulipo.

Oulipo, 1961'de François Le Lionnais ile Raymond Queneau tarafından kurulan bir grup. Bu grup, kendilerine sınırlamalar koyarak yazmak, çok sıkı bir disiplinle bu sınırlamaların peşinden gitmek, her yeni kurmacada sınırlamaları biraz daha arttırmak, kısacası yazma sürecini bir deney haline getirmek üzere yola çıkıyor. Grubun üyeleri arasında birkaç ünlü ismi görmek mümkün: Türkçe'ye de çevrilen Biçem Alıştırmaları* kitabının yazarı, grubun kurucularından Raymond Queneau, henüz hakkını verecek kadar kendisini okumadığım Georges Perec ve her zaman okunacak en az bir kitabını rahatlıkla bulabileceğin Italo Calvino. Onları ve diğer Oulipocuları farklı kılan, kurmacayı bir oyun olarak görmeleri. Oyunumuz öncelikle kurmacanın yazım sürecinde başlıyor. Palindromlar, lipogramlar, pangramlar, anagramlar, izogramlar, akrostişler, vs. türlü türlü tekniği kullanarak kendilerini biçimsel olarak sınırlandırıyorlar. Kurmacanın içeriğinde ise anıştırmalar, göndermeler, alıntılar, vs. yollarıyla metnin katmanlarını inşa ediyorlar. Evet, Oulipo için bir inşa oyunu diyebiliriz. Yazar bir labirent veya bir rubik küp inşa ediyor, okura meydan okuyor. Okur, yazarın inşa ettiği labirentin içerisine girmeyi tercih edip kitabı satın alırsa oyunun ikinci aşaması başlıyor. 

Biçim ve içeriğin gösterilen bu büyük çaba, okurun okuma faaliyetini daha dikkatli yapmasını gerektiriyor. Oyundan keyif alınabilmesi için dikkat edilmesi gereken püf noktası burada. Satır aralarından, paragraf bitişlerinden, sayfa boşluklarından fırlayabilecek her gönderme; yazarın biçime ilişkin çabalarının karşılığını gösteren parça okurdan dikkatini vermesini talep ediyor. Bu talep, çoğunlukla cevapsız bırakılmıyor. Çünkü, biçim ve içeriğe yönelik çabanın yanı sıra -belki de Oulipocuların alameti farikasından olan- her metnin kendine özgü eğlenceli yapısı, okuru kurmacanın içerisine rahatlıkla sokuyor. Üstelik her seferinde, labirentin başka bir girişinden başlama ve farklı bir yolla, hiç görmemiş olabileceği sapakları görme şansı da sunuyor. 

(Aslında, Oulipo hakkında bu kadar dahi yazmayı düşünmemiştim. Üstelik yetkin olmadığım bir konuda bu kadar yazabilmeyi, kendimden beklemezdim. Ancak birkaç gündür üzerine çok düşünmüş olduğumdan kendime, bu kadarcık bir tolerans tanıyabilirim.)

Aşağıda, son birkaç günde bulduğum iki ve bir süredir düşündüğüm bir Oulipo alıştırma önerisini okuyacaksınız. Her biri için birtakım kurallar belirlemeye çalıştım. Ancak son hallerini henüz veremediğimi söylemeliyim. Yine de amacım, yalnızca bir beyin fırtınası başlatmak olduğundan bu hallerinin de işinize yarayacaklarını umuyorum. İyi okumalar.

A. İki Hikaye Arasında
Kurallardan, konsept de anlaşıldığından hemen kurallara geçiyorum:

1- Okuduğunuz son iki kitabın ilk ve son cümlelerini not edin. Yazacağınız öykünün ilk ve son cümlelerini bu dört cümleden seçmelisiniz.
2- İlk ve son cümleler aynı kitaptan olamaz. İlk cümleyi A kitabının ilk cümlesi olarak seçtiyseniz, son cümleniz B kitabının son cümlesi olmalı.
3- Bu cümleler, metin içerisinde tekrar kullanılmamalı. Yalnızca ilk ve son cümlede yer almalılar.
4- Bu iki cümlenin hangi kitaplardan olduğunu söyleyemezsiniz.
5- Bu iki cümlenin hangi kitaplardan olduğuna dair ipucu veremezsiniz.
6- Bu iki cümle, bir diyalogda yer almamalı. Yani tırnak işareti görmemeliyiz. Karakteriniz bu iki cümleyi kendi kendine dahi söylüyor olmamalı.
7- Bunlar dışında bu iki cümle arasını dilediğiniz gibi doldurabilirsiniz.
8- Öykünün içerisinde, bu iki kitap hariç olmak üzere, başka kitaplardan alıntılar yapabilirsiniz.

B. Sıradan Bir Cevap
Arkadaşlarınızla aranızda geçen konuşmalardan bir tanesinde arkadaşınız tarafından size yöneltilen sıradan bir soruya kaç farklı şekilde cevap verebilirsiniz? Elbette birkaç kuralımız var:

1- Öyküde en fazla yirmi cümle olacak.
2- Kelime tekrarı olmayacak.
3- Her kelime, kendisinden önceki kelimenin son harfini izleyen harfle başlayacak.

C. Çoktan Seçmeli Öykü
Son sıradaki bu öneri, yazacağınız hikayenin her kelimesinin bir test sınavının şıkları olmasını, okurun farklı kelime tercihleriyle kendi hikayesini inşa etmesini öngörüyor. Pek çok zorluk, üzerinde incelikle düşünülmesi gereken pek çok detay var. Bir kere hikayenin çok uzun olmaması gerektiğini söyleyebiliriz. Çünkü öyküde yer alacak her kelimenin hem gruplandırıldığı kelimelerle, hem de öykünün geri kalanındaki kelimelerle uyumlu olması gerekiyor. Çünkü normal bir öykünün aksine bu öneride dört kat daha fazla kelime düşünmeniz lazım. Bu nedenle öykü kısa olursa farklı seçenekler tercih edip farklı hikayeler anlatılabilir. Uzun bir öyküde, eklenen her kelime (dört şık olarak baktığımızda dört kelime) bütüne karşı bir tehdit oluşturabilir. Belki bir örnek verebiliriz:

Diyelim ki öykümüzün ilk cümlesinin ''Mutlu aileler birbirine benzer.'' olmasına karar verdik. Bu dört kelimeye ek olarak her birinin altına gelecek üçer kelime daha düşüneceğiz. Okur istediğini seçerek öyküyü oluşturacak. Uzun bir hikayede, bunun sebep olabileceği felaketleri görmek güç değil. Esasında, fikrin uygulanmasının da çok zor olacağını düşünüyorum. Olur da dener ve bir de başarılı olursanız, bana ulaşmaktan çekinmeyin. Olur da ben başarılı olursam, bir şekilde sizi zaten bulurum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sınavlar İçin Tavsiyeler (Evet, Sınavlardan Sonra)

Acısıyla tatlısıyla bir sınav döneminin daha sonuna geldiniz, tebrikler. Artık derin bir nefes alabilir, vize sonuçlarını beklemeye başlayabilirsiniz. O da ne? Henüz sınav döneminiz bitmeden birkaç sınav açıklandı bile. Test sınavlarının yalnızca sizin için değil, hocalarınız için de avantajları var.  İşte onlardan birini görmüş oldunuz. Notlarınız beklediğiniz gibi gelmedi. Halbuki siz yazmıştınız. Zaten çalışmıştınız. Belli ki hocanız zor sordu, anlatmadığı yerden sordu, vs. Ya da belki de kağıtları okumadı. Asistanına okuttu, rastgele puanlama yaptı, kağıtları havaya atıp ters düşenlere yüksek verdi. Belki de hoca size taktı. Zaten şüpheleniyordunuz, derste size kötü kötü bakıyordu. Aa, derse gelmediniz. O zaman derse gelmediğiniz için de takmış olabilir. Bunların hepsini düşündünüz, düşündükçe daha da ikna oldunuz ve hocaya e-posta atmaya karar verdiniz. Ama nasıl yazacağınızı bilmiyorsunuz. Doğru yerdesiniz. Sizin için aşağıya bir örnek bırakıyorum: "Merhaba Sayın Hocam, Ben ...

Pratiklerde Hayatta Kalma Rehberi

Başlarken Not:  Neredeyse bir sene önce, vize sınavlarından sonra, sınav dönemi boyunca üzerine düşündüğüm metni blogda paylaşmıştım. Bu yazı,  o yazının  devamı. Bu nedenle önce o yazıyı okumanız daha iyi olacaktır. Çünkü orada yer alan tavsiyeler, doğal olarak burada yer almayacak. Bu yazıda daha spesifik olarak sınav gözetmenliği boyunca dikkatimi çeken durumlara ilişkin tavsiyelerde bulunacağım. Aslında daha çok söyleneceğim ama öyle söyleyince pek hoşunuza gitmiyor, "sen kim oluyorsun" itirazları ve diğer daha kötü anmalarla kulaklarım çınlıyor. Notun Notu: Yazıya başlarken niyetim gerçekten de sınavlar hakkında tavsiye verdiğim ikinci bir yazı yazmaktı. Ancak soru çözümüne yönelik pratik derslere ilişkin söyleyeceğim çok sözüm varmış. Ayrı bir yazı oluşturacak hacme ulaşınca önce bu yazıyı yayınlamaya karar verdim. Yazmak için yola çıktığım yazı da haliyle ertelendi. Sınavlardan önce yetişir mi, bilemiyorum. Gerçi ilk yazıyı düşünürsek yetişip yetişmemesi o kadar da...

Kontrol Kalemi: Barış Bıçakçı - Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin

Yayıncı:  İletişim Yayınları Editör:  Tanıl Bora Kapak: Suat Aksu Sayfa Sayısı : 131 Okunacak kitap fazla, okumak için gereken zamanımız ise az. Üstelik, zamanımız gittikçe azalırken okunmayı bekleyen kitapların sayısı gün geçtikçe artıyor. Elimizde sihirli bir değnek olmadığı için kalan sınırlı vaktimizi iyi eserlerin peşinden koşarak, kötü eserlerden ise kaçarak geçiriyoruz. Koşunun yorgunluğunu atmak ve kötü eserler karşısında ihtiyacımız olan teselliyi bulabilmek içinse elimden gelen, teselli için önerilebilecek iyi eserlerin peşine düşmek. İşte bu yüzden bugün teselliyi, " Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin " isimli romanda arıyoruz. Zaman zaman Barış Bıçakçı uğruyor hayatlarımıza. Bir anda yeni romanının geleceği haberini alıyor, o güne kadar bekliyor, çıktığı gibi okuyor, böylece onu dinlemiş oluyor ve ardından kendisini uğurluyoruz; bir sonraki eserine kadar. O da iki eseri arasındaki süreçte ortadan kayboluyor, hiç görünmüyor, haber vermiyor; sonra bir anda yeni eseriyl...