Amerikan Tıraşı



Komşumuzun oğlu dokuz yaşında.
Komşumuzun oğlunun Amerikan tarzı kesilmiş saçları var. Bu, onu sevmememin nedenlerinden sadece bir tanesi.

Nedenlerden bir diğeri ise, komşumuzun oğlunun ben hariç bütün mahalleyi kandırıyor oluşu. Yaşından beklenmeyecek kadar büyük bir oyunu kurgulayan Hüseyin Mert; ailelerin çocuklarına örnek gösterebileceği bir çocuk olduğuna herkesi inandırdı. Benim, bir zamanlar ellerimle inşa edip üzerinde hüküm sürdüğüm, yıllarca kimseye bırakmadığım ‘örnek çocuk tahtı’m ve üzerindeki ben, böylece bir çırpıda devrildik. Tahtım, Hüseyin Mert’in mahalle tarafından kutsanarak ‘yeni örnek çocuk’ makamına yükseltildiği geceyi aydınlatsın diye yakılırken, bir köşede oturmuş ve büyüdükçe çirkinleşmiş bir çocuk yıldız gibi kaderime lanet etmiştim. Onunla bir mücadeleye girmek için fazla büyüktüm. Bu yüzden bir ara, inzivaya çekilmiş devrik krallar gibi kendimi başka işlere verdim. Çiçekler yetiştirdim, kitaplar okudum, liseye devam ettim. Sıkıldım. Sıkıldıkça canımı daha çok sıkan mevzular hakkında düşündüm. Bir zaman sonra, inziva denilenin düpedüz sürgün olduğunu anladım. Mahallem, benim mahallem değildi. Mahalleli, benim mahallelim, benden yüz çevirmişti. Artık bana samimiyetle gülümsemiyor, ‘senin de devrin geçti be’ dercesine gözlerime bakıyorlardı. Birkaç saniyenin ardından kaçan gözler, her şeyi anlatıyor; ancak mahallelim acım sürsün diye konuşmaya devam ediyordu. Arkamdan, Hüseyin Mert’in ne kadar efendi olduğunu fısıldıyorlar, yetmiyor, ekliyorlardı: O’ndan bile efendi, O’ndan bile uslu. Kulaklarıma saplanan bu cümlelerde bahsi geçen, ancak adı asla geçmeyen bendim. Cümlelerden bile sürülmüştüm. Canıma tak etti. Yaşıma başıma bakmadan, Hüseyin Mert’le mücadele etmeye karar verdim. Onun foyasını ortaya çıkarmaya, hem de efendiliğimden hiçbir şekilde taviz vermeden bunu yapmaya ant içtim.

Komşumuzun oğlu dokuz yaşında.
Komşumuzun oğlunun Amerikan tarzı kesilmiş saçları var. Bu, onu sevmememin nedenlerinden sadece bir tanesi.

Bir diğer neden ise, komşumuzun oğlunun haksız bir biçimde kazandığı itibarı. Ebeveynler tarafından gün aşırı takdir edilmesine rağmen Hüseyin Mert, bütün bunları mahallenin çocukları üzerinde kurduğu korku egemenliği sayesinde kazandı. İşlerine güçlerine giden, hayatlarının en ufak bir parçasını bile çocuklarına ayıramayacak kadar meşgul olan mahalleli, hiçbir zaman farkına varmadı. Hüseyin Mert’in mahallenin sokakları arasında çocukları kovaladığını, onları tehdit ettiğini hiçbiri fark etmedi. Tam aksini, kendi çocuklarından dinliyorlardı. Çocuklar ailelerine, bozulan bisiklet zincirlerinin Hüseyin Mert tarafından tamir edildiğini anlattı. Hiç kimse zincirlerin nasıl bozulduğunu sormadı. Hüseyin Mert’in mahalleli çocuklara musallat olan kötü çocuklarla başa çıktığının bir efsane gibi yayıldığı günlerde, hiçbir ebeveyn kötü çocukların nereden geldiğini sormadı. Kahramanı yüceltmekle meşgul oldular. Bir tek ben, bütün bu olanları gördüm. Saklambaç oyunlarının kralı olduğum zamanlardan kalma gizli yerlerim sayesinde, yakalanmadan bütün bu olanları ebeledim. Sonrasında planımı uygulamaya başladım. Yavaş yavaş kazanacaktım kaybettiğim itibarımı, ufak adımlar atarak ilerleyecektim. Hüseyin Mert’in kendi konumunu daha da sağlamlaştırmak için kurduğu planları gizlice dinleyecek, bunları kendi lehime kullanacaktım. Nitekim yaptım da. Birkaç hafta boyunca, tıpkı eski günlerdeki gibi benden küçüklere yardım ettim. Çocukların akan gözyaşlarını sildim, ebeveynlere vakur bakışlar attım. Birkaç defa Hüseyin Mert’le göz göze geldim. Bütün sorunlar çözüldükten sonra gelen ‘uslu çocuk’ afallamıştı. Her şeyi bilen bir usta edasında, gözlerinin içine baktım. Planımın ikinci aşamasında onun foyasını ortaya çıkaracaktım. Onu, planlamadığı bir hal içine sokmuş olmamın yarattığı gerilimi yüzünde görünce, en sonunda zafer kazanacağıma ikna oldum. Keyiflendim. Küçümseyerek bir kez daha baktım ona. O da bana baktı. Bütün dişlerini göstererek gülümsedi ve buz gibi bir sesle ‘iyi günler Ahmet abi!’ dedi. Bir an için irkildim, hava birden soğumuştu.

Okuldan eve döndüğüm bir günün akşamında, apartmanımızın tam önünde karşı komşumuzun oğlu Efe’yi gördüm. Ufacık boyuna uygun ufacık bisikletinin üzerine eğilmiş, zincirle uğraşıyordu. Elleri kapkara olmuştu. Yanına yaklaşana kadar beni fark etmedi. Beni görünce, dudağını bükerek bisikletinin zincirini gösterdi. İçtenlikle gülümsedim ve bana açtığı yeri açarak zincirle uğraşmaya başladım. Bisikletin gövdesiyle zincir takılan yerin arası, bir çocuğun korkulu rüyasıdır. Yuvasından çıkarak oraya sıkışan zincir, küçük eller için fazlasıyla meşakkatli bir çalışmayı gerektirir. Çocukların çoğu, ilk denemede sıkılarak ailelerine haber verir. Efe, inatçı çıkmış ve uğraşmıştı. Bu yüzden ona daha çok yardım etmek istiyordum. Ancak zincir beni çok zorluyordu. Kalın parmaklarım ufacık yere girmiyor, zinciri koparmamak için gösterdiğim çaba, beni daha da yoruyordu. Efe ise yanımda huzursuz bir şekilde bekliyordu. Zincirle yaklaşık yirmi dakikadır uğraşıyordum. Bir şeyler ters gidiyordu, içimde bir sıkıntı peyda olmuştu. Sanki zincir, bulunduğu yere sıkıştırılmıştı. Deneyenlerin er ya da geç kaybedeceği hileli lunapark oyunlarından birine katıldığımı düşünmeye başladım. Tam o anda, o kısacık anda nasıl bir oyunun içinde bulunduğumu anladım. Hızla Efe’ye dönmemle Efe’nin ağlamaya başlaması bir oldu. Beş dakika içinde Efe’nin bisikletini bozmakla itham edildim, yargılandım ve suçlu bulundum. Masumiyetimi kanıtlama çabalarım sonuçsuz kaldı. Efe’nin gözyaşları, benim kapkara ellerim ve ayaklarımın altındaki ufacık bisiklet benim sonum oldu. Mahalleli hep bir ağızdan kınadı beni. Anneler koro halinde ‘cık cık’ladı. Saatler süren cezam sonunda sokak ortasında yapayalnız kaldım. Utançla, eve gitmek için ayağa kalktığım sırada onu gördüm. Hüseyin Mert, en üst kattaki evlerinin balkonundan bana bakıyordu. Yüzünde geçen günkü gülümsemesi vardı. Her şeyi o planlamıştı. Bisikleti bozmuş, Efe’yi tehdit etmiş ve ailelerin eve dönüş saatinde oynanacak bu oyun için her şeyi hazırlamıştı. Beni yenmişti. Gülümsemesi bir an olsun yüzünden silinmeden ‘iyi akşamlar Ahmet abi!’ dedi ve içeriye girmek için zafer kazanmış bir kralın haklı gururuyla döndü. Amerikan tarzı kesilmiş saçları ondan birkaç salise sonra döndü.

Komşumuzun oğlu dokuz yaşında.
Komşumuzun oğlunun Amerikan tarzı kesilmiş saçları var. Bu, onu sevmememin nedenlerinden sadece bir tanesi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Haftalık Rapor 6

Haftalık Rapor 5

Sınavlar İçin Tavsiyeler (Evet, Sınavlardan Sonra)