Ana içeriğe atla

Kontrol Kalemi II: Ragtime - E. L. Doctorow





Ragtime - E. L. Doctorow

Çeviren: Tomris Uyar
Editör: Darmin Hadzibegovic
Kapak Tasarımı: Nahide Dikel
Sayfa Sayısı: 272

Okunacak kitap fazla, okumak için gereken zamanımız ise az. Üstelik, zamanımız gittikçe azalırken okunmayı bekleyen kitapların sayısı gün geçtikçe artıyor. Elimizde sihirli bir değnek olmadığı için kalan sınırlı vaktimizi iyi eserlerin peşinden koşarak, kötü eserlerden ise kaçarak geçiriyoruz. Koşunun yorgunluğunu atmak ve kötü eserler karşısında ihtiyacımız olan teselliyi bulabilmek içinse elimden gelen, teselli için önerilebilecek iyi eserlerin peşine düşmek. İşte bu yüzden bugün teselliyi, Ragtime adlı romanda arıyoruz. 



Kimilerince caz müziğinin atası olarak görülen ragtime, çoğunlukla Amerika'da, Afro-Amerikanlar tarafından çalınmış. Üstteki bağlantıdan da dinleyebileceğiniz üzere, tempolu, kendi içerisinde tekrarlayan ezgilere sahip, canlı bir müzik türü. Tıpkı Doctorow'un romanı gibi.

Roman, yirminci yüzyılın ilk çeyreğindeki Amerika'nın sosyal hayatını farklı karakterler aracılığıyla anlatıyor. Dönemin ünlü simalarını roman karakteri olarak kullanan Doctorow, sihirbaz Harry Houdini'den anarşist Emma Goldman'a, psikanalizin babası Sigmund Freud'tan dönemin ünlü sanayicileri Henry Ford ve J. P. Morgan ile dönemin güzellik figürü Evelyn Nesbit'e kadar geniş bir gerçek isimler katalogundan faydalanarak kurgusunu oluşturuyor. Tarihten alınan gerçek olaylar ile tarihi kişiliklerin aralarında geçen konuşmaların, ayrı bir izlek olarak ana kurgunun yanında devam ediyor olması hoş bir detay. Karakterlerin fazlalığı, izleklerin de fazlalığı anlamına geliyor ve kimi zaman gerçeğin nerede bitip kurgunun nerede başladığını kestirmek güç oluyor. Bu, okurun her zaman tetikte beklemesini sağlıyor, belli ki yazarın istediği de bu. Çünkü hızlı temposu ve sürekli değişen karakterleri ile kitap ilk sayfalarından itibaren, adına uygun bir şekilde, bir ragtime parçası temposuyla ilerliyor. Bu, benim alışık olmadığım bir tempo olduğu için ilk başlarda tempoyu yakalamakta zorlandım. Özellikle gerçek kişilerin sadece sahneye çıkıp kendilerini göstererek ağzıma bir parmak bal çalmasından korktum. Ancak bölümlerin hızı, ayarında tutulmuş uzunluğu ve yoğunluğu ile yazarın kısa, akıcı cümleleri birleşince kapılıp gittim. 

Kitabın bir eksisi burada: Ritme kapılıp okura farklı hikaye temelleri vermesi, sonrasında ise yönünü bir anda asıl hikayesine çevirmesi. Gerçekten, esas karakterimizle kitabın ortasında ancak tanışıyoruz: Coalhouse Walker Jr. isimli Afro-Amerikan ragtime sanatçısı, kendine has tavırları ve beyefendiliği ile romandaki karakterleri olduğu kadar okuru da etkiliyor. Karşımıza gizemli bir şekilde çıkışı, duruşu, roman boyunca kat ettiği yol ile okunduktan sonra da hatırlanacak bir karakter. Doctorow'un gerçek karakterleri kullanmasının yanında kendi kurgu karakterlerini de onların yanına yerleştirebilmesi büyük bir başarı. Zaten okuru bir noktada, hikayenin gerçek olup olmadığı hakkında zorlayan da bu. Üstelik konunun, bir Afro-Amerikan bireyin, sadece ten renginden dolayı maruz kaldığı ayrımcılığa karşı mücadelesi olması da okurun işini kolaylaştırmıyor. Gerçi Coalhouse Walker Jr.'ın maruz kaldığı ayrımcılık, diğer Afro-Amerikan bireylerin yaşadığı ayrımcılıktan farklı. Keza, Coalhouse'un mücadele için seçtiği yöntem de çok farklı. Ancak yine de hikayeye yazar tarafından yapılan birkaç dokunuş ile tuhaf olaylara karşı gardınızı indiremiyorsunuz. Houdini gibi olmanız, yazarın kurgu ile gerçeklik arasında oynadığı oyunu çözmeye çalışmanız gerekir. İşiniz zor, çünkü gerek tempoyu, gerek karakterleri, gerek de hikayenin izlediği ilginç yolu düşününce kitaba kapılıp gitmemek elde değil. 


Sonuçta nereye varıyoruz? Doctorow'un Ragtime romanı, adına uygun şekilde oldukça tempolu. Yalnız bu tempo, iki ucu da keskin bir bıçak gibi. Artısı da eksisi de burada. Okurun tempoya alışması amacıyla giriş bölümünün uzun tutulması, kimi karakterlerin kendi izleklerinin ana hikaye uğruna geride bırakılması ve kitapta her şeyin bir anda sonuca varması, aklıma gelen olumsuzluklardan. Bunların dışında, gerçek karakterlerin kurguya katkıları, kurgu karakterlerin ise gerçekten nefes aldıklarını okura hissettirmeleri, pek çok ilgi çekici yan hikayeye sahip olması ve bunları akıcı bir dille anlatması noktalarında romanın teselli sağlama arayışımızda iyi bir durak olacağını düşünüyorum.

Teselli Puanı: 4.5/5

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sınavlar İçin Tavsiyeler (Evet, Sınavlardan Sonra)

Acısıyla tatlısıyla bir sınav döneminin daha sonuna geldiniz, tebrikler. Artık derin bir nefes alabilir, vize sonuçlarını beklemeye başlayabilirsiniz. O da ne? Henüz sınav döneminiz bitmeden birkaç sınav açıklandı bile. Test sınavlarının yalnızca sizin için değil, hocalarınız için de avantajları var.  İşte onlardan birini görmüş oldunuz. Notlarınız beklediğiniz gibi gelmedi. Halbuki siz yazmıştınız. Zaten çalışmıştınız. Belli ki hocanız zor sordu, anlatmadığı yerden sordu, vs. Ya da belki de kağıtları okumadı. Asistanına okuttu, rastgele puanlama yaptı, kağıtları havaya atıp ters düşenlere yüksek verdi. Belki de hoca size taktı. Zaten şüpheleniyordunuz, derste size kötü kötü bakıyordu. Aa, derse gelmediniz. O zaman derse gelmediğiniz için de takmış olabilir. Bunların hepsini düşündünüz, düşündükçe daha da ikna oldunuz ve hocaya e-posta atmaya karar verdiniz. Ama nasıl yazacağınızı bilmiyorsunuz. Doğru yerdesiniz. Sizin için aşağıya bir örnek bırakıyorum: "Merhaba Sayın Hocam, Ben ...

Pratiklerde Hayatta Kalma Rehberi

Başlarken Not:  Neredeyse bir sene önce, vize sınavlarından sonra, sınav dönemi boyunca üzerine düşündüğüm metni blogda paylaşmıştım. Bu yazı,  o yazının  devamı. Bu nedenle önce o yazıyı okumanız daha iyi olacaktır. Çünkü orada yer alan tavsiyeler, doğal olarak burada yer almayacak. Bu yazıda daha spesifik olarak sınav gözetmenliği boyunca dikkatimi çeken durumlara ilişkin tavsiyelerde bulunacağım. Aslında daha çok söyleneceğim ama öyle söyleyince pek hoşunuza gitmiyor, "sen kim oluyorsun" itirazları ve diğer daha kötü anmalarla kulaklarım çınlıyor. Notun Notu: Yazıya başlarken niyetim gerçekten de sınavlar hakkında tavsiye verdiğim ikinci bir yazı yazmaktı. Ancak soru çözümüne yönelik pratik derslere ilişkin söyleyeceğim çok sözüm varmış. Ayrı bir yazı oluşturacak hacme ulaşınca önce bu yazıyı yayınlamaya karar verdim. Yazmak için yola çıktığım yazı da haliyle ertelendi. Sınavlardan önce yetişir mi, bilemiyorum. Gerçi ilk yazıyı düşünürsek yetişip yetişmemesi o kadar da...

Kontrol Kalemi: Barış Bıçakçı - Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin

Yayıncı:  İletişim Yayınları Editör:  Tanıl Bora Kapak: Suat Aksu Sayfa Sayısı : 131 Okunacak kitap fazla, okumak için gereken zamanımız ise az. Üstelik, zamanımız gittikçe azalırken okunmayı bekleyen kitapların sayısı gün geçtikçe artıyor. Elimizde sihirli bir değnek olmadığı için kalan sınırlı vaktimizi iyi eserlerin peşinden koşarak, kötü eserlerden ise kaçarak geçiriyoruz. Koşunun yorgunluğunu atmak ve kötü eserler karşısında ihtiyacımız olan teselliyi bulabilmek içinse elimden gelen, teselli için önerilebilecek iyi eserlerin peşine düşmek. İşte bu yüzden bugün teselliyi, " Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin " isimli romanda arıyoruz. Zaman zaman Barış Bıçakçı uğruyor hayatlarımıza. Bir anda yeni romanının geleceği haberini alıyor, o güne kadar bekliyor, çıktığı gibi okuyor, böylece onu dinlemiş oluyor ve ardından kendisini uğurluyoruz; bir sonraki eserine kadar. O da iki eseri arasındaki süreçte ortadan kayboluyor, hiç görünmüyor, haber vermiyor; sonra bir anda yeni eseriyl...