Kontrol Kalemi: John Brunner - Şok Dalgası Süvarisi



Yayıncı: Metis Yayınları

Yayın Yönetmeni: Bülent Somay
Kapak Tasarımı: Semih Sökmen
Çeviren: İrma Dolanoğlu Çimen
Baskı Yeri/Tarihi: İstanbul/1999
Sayfa Sayısı: 274

Okunacak kitap fazla, okumak için gereken zamanımız ise az. Üstelik, zamanımız gittikçe azalırken okunmayı bekleyen kitapların sayısı gün geçtikçe artıyor. Elimizde sihirli bir değnek olmadığı için kalan sınırlı vaktimizi iyi eserlerin peşinden koşarak, kötü eserlerden ise kaçarak geçiriyoruz. Koşunun yorgunluğunu atmak ve kötü eserler karşısında ihtiyacımız olan teselliyi bulabilmek içinse elimden gelen, teselli için önerilebilecek iyi eserlerin peşine düşmek. İşte bu yüzden bugün teselliyi, "Şok Dalgası Süvarisi" isimli romanda arıyoruz.

Kırk dokuz yıl önce, henüz internetin hayatımızı ele geçirmediği; cep telefonları, görüntülü aramalar, solucan virüslerinin henüz ortalıkta olmadığı 1975'te, biraz önce tanıştığınız Shockwave Rider yayınlanır. Üstelik bugünden geriye doğru bakınca, John Brunner'ın geleceğe yönelik tahminlerinin isabet oranı karşısında şaşırırsınız. Ancak sıkı durun! Tahminler yalnızca teknolojik araçlara yönelik değildir; günümüz insanının, gelişen teknoloji karşısındaki psikolojik durumunu da kırk dokuz yıl önceden tahmin eder. Bununla da yetinmez. Gidilen yolun kötü bir istikamete varacağı öngörüsüyle uyarılarda bulunur. Yine yetinmez. Her şeye rağmen bir ütopyanın mümkün olduğu umuduyla bitirir.

Gelecekte her şeye egemen olan Ağ, kendi düzenini inşa etmiş. Her şey ve herkes takip edilirken yalnızca belirli bir azınlık bu kontrolden kendilerini muaf tutabiliyor; Ağ'a sahip olan iktidar ve Ağ'ın içinde özgürce dolaşabilenler. İkinci gruba dahil olanlardan kahramanımız Nick Haflinger, Tarnover isimli özel bir araştırma okulundan kaçarak artık her şeye hakim olan internet (kitapta "Ağ" olarak geçiyor) üzerinden kendisine yarattığı sahte kimliklerle kaçak hayatı yaşamaktadır. Bir yandan "Delfi" bahislerinden ve becerilerinden kazandıklarıyla yaşarken belirli aralıklarla kimliğini ve mekanını değiştirerek Tarnover'dan kendisi için geleceklerden kaçmaya devam ediyor. Ancak bir gün yakalanıyor ve kitabın büyük bir kısmı Haflinger'ın sorgusunu takip ediyor.

"Şimdiye kadar sahip olmadığımız kadar seçme şansına, daha çok hareketliliğe, daha çok bilgiye, amacımıza ulaşmak için daha çok fırsata sahip olduğumuz bir çağda insanlar benzer olmayı nasıl tercih edebilir? Tuşlanmalı hayat tarzı midemi bulandırıyor."

Kitabın üçte ikilik kısmı her ne kadar Nick'in hikayesini anlatıyor olsa da okuru zorlayacak, hatta yer yer kitabın içine girilmesini dahi zorlaştıracak kadar karışık ilerliyor. Bunun iki sebebi var. İlk ve temel sebep, içinde bulunduğumuz dünyanın yalnızca geniş tasvirlerle tanıtılmış olması. Birtakım önemli olaylar yaşandığını, çok büyük bir depremin ABD'yi vurduğunu, Ağ'ın kullanılmasının bu depremle ilgili olduğunu ve gelinen noktada Ağ'ın her şeye egemen olduğunu okuyoruz. Ancak bütün bunlara ilişkin, okuduklarımızı bir zemine yerleştirecek kadar bilgi edinemiyoruz. Hakkında en fazla bilgi sahibi olduğumuz "Uçurum" denen bölge, ancak onu da çok kısa bir aralıkta görüyoruz. Bu nedenle dünya inşası noktasında kitabın yaşadığı sıkıntılar, kitabın ilgi çekici konusuna rağmen okuru kitabın içine girmekte zorluyor. Ben ancak ikinci bölümün sonundaki olaylarla tam olarak kitabın içine girebildim.

Bu durumun diğer bir sebebi, esasında yazarın kitabın dünyasını betimlemek istemeyişi. Nick'in sorgusu boyunca Freeman'la girdiği tartışma, kitabın esas yazılma nedeniymiş gibi görünüyor. Teknolojinin ve insanlığın gidişatı hakkında iki karşıt uçta olan bu iki karakter sayfalar boyunca tartışıyorlar. Nick'in yakalanmadan önceki hayatının anlatıldığı bölümler arasında bu iki karakterin, okuru ikna etmek için yürüttüğü tartışmayı izliyoruz. Bu nedenle de dünya inşası yahut Ağ'ın teknik izahı gibi kısımlara girilmiyor. Nick'in kitap boyunca bahsetttiği bir kodun ne olduğunu, ne işe yaradığını dahi öğrenmiyoruz. Ancak bu, çok da önemli olmuyor. Çünkü kitap, bir tezi konu ediniyor ve bizi bu teze ikna etmeye çalışıyor.

"Daha hızlı gitmenin yolu yavaşlamaktır."

Artık teknolojik yeniliklerin hızına yetişemiyoruz. Her hafta e-posta kutuma düşen bir teknoloji bülteni var. Bir ay önce yapılmış ve şu an yapılmakta olan öyle inanılmaz şeyler var ki bunun sonunun nereye varacağını düşünmeden edemiyorum. İşte Brunner'ın çıkış noktası da bu. Şok Dalgası Süvarisi'nde Ağ'ın her şeyi yönetecek noktaya gelişi, diğer benzer kurgulardan farklı olarak- insanların psikolojilerine olan etkisi üzerinden tartışılıyor. Hakkımızda her şeyi bilen, vermemiz gereken kararlara müdahale edebilen, işlerimizi seçebilen bir gücün karşısında insanların varlıklarını nasıl devam ettirebileceği sorusunu soruyor. Her gün biraz daha fazla yalnızlaştığımız, tek başına kaldığımız ve elimizin altındaki internet (Ağ) ile her şeyi yapabildiğimiz için bu durumu çok da önemsemediğimiz, giderek bu hıza alıştığımızı düşündüğümüz hayatımızın gerçek yüzünü ortaya koyuyor. Biraz önce Ağ'ın her şeyi yönetecek noktaya geldiğini belirtmiştim. Ağ, her şeyi yönetiyorsa esasında her şeyi yönetenler, Ağ'ı yönetenler olmuyor mu? Bütün sistem, Ağ'ı kontrol edenin manipülasyonuna açık hale gelmiyor mu? Kendisi hakkında belki kendisinin de bilmediklerini bilen bir Ağ karşısında, birey iyice çaresiz bir konuma düşmüyor mu?

"Yönetmesi en kolay nüfus zayıf, fakir, batıl inançlı, yarının ne getireceğinden korkan ve sokaktaki adama, üstleri yanından geçme teveccühünü gösterirken kaldırıma çıkması gerektiği devamlı hatırlatılan nüfustur."

Benzer hayatları yaşayan, yalnız insanlar. Hayatları hakkında kararlar alınıyor. Bu kararların bir kısmını ruhları bile duymuyor. Ağ'ın dışında kalma korkusuyla hayatlarını geçirmeye devam ediyorlar. İşte Nick Haflinger da bu gerçeğin farkına vardıktan sonra sistemin kaçağı olmak yerine bu sistemin tekerine sokulmuş bir çomak olmaya karar veriyor. Bu kararıyla kitabın sonuna hızlıca varıyoruz. Nick'in büyük planını, bu planını uygulayışını ve tepkileri görüyoruz. Vurucu bir sonla bitmiyor kitap; bir olasılıkla, bir umutla bitiyor. Belki bir ütopyanın inşasından önceki dönemi okuduk, belki de bir sonraki kitapta kaotik bir Amerika tasviri  bekliyor bizi. Önemli değil, insanların gerçek karar aldığı bir seçenek olacak. Kitabı bitirirken en azından bunun umudunu taşıyoruz.


Teselli Puanı: 5/5

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sınavlar İçin Tavsiyeler (Evet, Sınavlardan Sonra)

Sınav Döneminin Başlangıcında Bir Haftalık Rapor

Haftalık Rapor Özel Bölüm